Aşırı Hassasiyet Nasıl Oluşur?

BTM tecrübesi ve güvencesi ile yalıtım konusunda sizlere çözümler sunuyoruz.

    Lütfen bilgi almak için formu doldurunuz

    [anr_nocaptcha g-recaptcha-response]

    ÖNEMİ

    Aşırı Hassasiyet (Hipersensitivite) Hastalıkları Binalara bulaşan çoğu biyolojik ajanlar alerjik hastalıklara yol açarlar. Bu alerjik maddeler alerjik rinit, astım ve alerjik zatürenin çok ciddi bir şekli olan hiper hassasiyet zatüresi gibi hastalıklara neden olurlar. Tüm alerjik hastalıklar iki aşamadan oluşur: hassasiyet. bu aşama belirli hücreleri ve dolaşımdaki molekülleri belirli bir yabancı maddeyi tanımaya hazırlar ve aynı yabancı maddeye sürekli maruz kalma: bu aşamada belirtiler görülmeye başlar. Hassasiyet için çok sık, genellikle uzun dönemli maruz kalma gereklidir. Bu maruz kalma açık havada da meydana gelebilir. Binalardaki sürekli maruz kalma sonucunda belirtiler ortaya çıkar.

    Bazı mantar türleri ve yüksek moleküler ağırlıklı metabolik ürünler alerjik etki gösterebilirler. Büyük olasılıkla tüm mantarlar bu hastalıklara yol açabilirler. Buna ek olarak, birkaç bakteri çeşiti de hiper hassasiyet zatüresine (Bacillus, termofilik actinomiset) neden olabilir ve kene ve hamamböceği astımın nedeni sayılan alerjanları üretirler.

    Bulaşıcı Hastalıklar Bazı yaşayan mikroorganizmalar (bakteri ve mantar) canlı hücrelere saldırabilir ve uygun ortam bulduklarında bulaşıcı hastalıklara neden olabilirler. Yaygın iç ortam mantarları (Aspergillus fumigatus gibi) ile ilgili bulaşıcı hastalıklar görünmeyen şekilde çok ciddi hastalık geçiren kişilerde veya hastalıklara karşı savaşma yetisi zedenlenmiş kişilerde (AIDS, organ nakli yapılmış hastalar) meydana gelir.

    Nem ve kapalı alanlardaki yapısal bulaşıcılığa bağlı bakteriyel hastalıklar arasında Lejyoner hastalığı ve (çok nadir de olsa) diğer ortam kollayan bakteriyel hastalıklar sayılabilir. Ortam kollayan mantarlarda olduğu gibi, bu tür hastalıklar sadece bağışıklık sistemi zarar görmüş olan kişilerde ortaya çıkar. Ancak Lejyoner hastalığında, zarar göreceli olarak daha az olabilir (ör. Sigaranın yol açtığı akciğer bağışıklık sisteminin zarar görmesi).

    Toksik Zehirlenmeler Binalardaki katmanlarda mantar yetişmesi sonucunda insan konforu ve sağlığını tehdit edici diğer maddelerin bulunduğu çevreye taşma görülebilir. Normal ısılarda kolayca buharlaşalan organik bileşikler açığa çıkabilir ve bunlar mantar büyümesi ile ilişkilendirilebilecek karakteristik kokular çıkarabilir. Bu bileşikler mukoza zarlarında zedelenme yaratabilir ve başağrısı, başdönmesi, kusma ve büyük olasılıkla uzun dönem maruz kalmaya bağlı olarak kanser gibi rahatsızlıkları içeren toksik etkilere neden olabilir. Mantarı büyümesiyle açığa çıkan bu tür kolay buharlaşan bileşiklerin doğası, mevcut mantarın türüne, mevcut suyun miktarına, ve mantarın üzerinde yetiştiği katmanın türüne bağlı olabilir. Kolay buharlaşan bileşiklere ek olarak, çoğu mantar türü mikotoksin olarak bilinen yüksek moleküler ağırlıklı bileşeni açığa çıkarabilir. Bu düşük moleküler ağırlıklı fakat kolay buharlaşmayan maddeler bilinen en akut toksik ve kanserojen maddeler arasında yer alır. Bunlar belirli bir mantar tarafından üretilirler ve bazen sadece belirli malzemelerin bozulması sırasında üretirilirler. Uçucu olmasalar bile, mikotoksinler spore veya mantar parçacıkları yüklü hava ile ya da katman malzemeleri havaya karıştığı zaman hava ile sıklıkla temas ederler.

    Bakteriyel endotoksin organizmaları buhar makinaları veya diğer su birikintilerine bulaşabilirler ve havaya karıştıklarında oda nemlendirme makinası nedeniyle oluşan ateşin tipik belirtilerine katkıda bulunurlar.

    Salgın Hastalıklar Bu hastalıklar çoktandır bilinen hastalıklar olmalarına rağmen, bina-bağımlı maruz kalmalar ile kesin bağlantıları ve bu şekilde ortaya çıkmaları daha çok yeni inceleme konusu olmuştur. Çeşitli araştırmalar çocuklardaki solunum hastalıklarının belirtileri ile evdeki nem ve mantar arasında bir bağ olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmalar, düzenli olarak yüzeylerde bildirilen küf, su hasarları ve fazla nemin doğrudan yukarı ve aşağı solunum yolları hastalıkları ile çoğu olayda arasında bir bağ olduğunu göstermektedir: saman nezlesi, astım, ve diğer durumlar.

    Özellikle, 1980’lerin sonlarında ilkokul çağı çocuklarında ebeveynleri tarafından tamamı yanıtlanan anket sonuçlarına göre 5000’den fazla çocuk üzerinde solunum yolları ile ilgili araştırma yapılmış ve bu ankette ev şartları, küf ve küflenme durumları, ıslak zeminler ve su baskını veya suyun neden olduğu zararlar değerlendirilmiştir. Sigara içilmesi ve diğer faktörler ile ilgili ayarlamalar yapıldıktan sonra tüm hastalık belirtilerinin nem ile ilişkili olduğu bulunmuştur.

    Bina kullanıcıları için sağlık şartlarını oluşturmak; en üst kattaki dairenin çatısının akmaması veya toprak altı kotundaki dairelerin duvarlarının nemlenmemesidir. Çatıda gerek dış yapı kabuğundan geçen yağmur suyunun betonarme kat tavanını ıslatması, ısı yalıtımı olmaması veya yetersiz olması halinde yoğuşan suyun betonarme kat döşemesini nemlendirmesi sonunda oluşan küfler insan sağlığını tehdit etmektedir.

    Benzer şekilde toprak altındaki kotlarda dış duvarlarda veya tabanda oluşan nemlenme ve küflenme ile birlikte bu ortam içinde uzun sure yaşayan kişilerde romatizmadan kaynaklanan eklem hastalıkları daha ileri bir aşamada da kalp problemlerine kadar giden kalıcı hasarlar oluşabilmektedir. Konfor koşullarının kullanım amacına uygun şekilde oluşturulmaması halinde ise insanlar üstünde sürekli bir stres oluşturmakta ve bundan kaynaklanan çeşitli hastalıklara ön ayak olmaktadır.

    Yapının Yalıtım İle Korunması

    İnsan sağlığı nasıl ki önemli bir unsursa, yapının korunması da aynı önemi taşımaktadır. Yeraltına gömülecek olan çelik boru hatlarının korozyona karşı korunumunda çok pahalı ve sürekli bakım ve yatırım gerektiren katodik korumanın yanı sıra, fabrikasyon imalat aşamasında veya şantiyede çok basit bir şekilde yapılan su yalıtımı ile ikinci bir emniyete alınırlar. Çelik boru hatlarına bu kadar önem ve ihtimam verilirken ne yazık ki insanların yaşadığı binalara yapım aşamasında bu kadar önem verilmemektedir.

    Dış yapı kabuğunun korunması derken özellikle suyun, tesirlerinden yapı kabuğunu oluşturan betonarme içinde bulunan demirin korozyona karşı korunmasıdır. Betonarme perde yüzeyini yalayarak aşağıya doğru inen yağmur veya çeşitli nedenlerle üst yüzeyden yeraltına doğru hareket eden sular ile, temel sisteminin yeraltındaki su ile doğrudan temasta olması veya kapiler özellikleri nedenleri ile betonarme yapı elemanı içine giren su doğrudan demirlerin etrafında askılı halde birikmekte ve uzun bir süre içerisinde korozyon nedeni ile demir çaplarını inceltmektedir. Son yaşanan Adapazarı ve İzmit depreminde gazetelerde ve çeşitli televizyon programlarında açıkça ortaya konulan ikinci bir suçlu korozyondu. Korozyonun bu tahribatından korunmanın basit bir yolu temellerde ve temel perde duvarlarında su yalıtımı, toprak üstündeki dış duvarlarda ısı yalıtımı, çatılarda ise su ve ısı yalıtımını yapmaktır.

    Temellerde yapılacak su yalıtımlarında yarı elastik yalıtımlardan çok elastik yalıtımlar tercih edilmelidir. Sürme tipi yalıtımlar genelde betonarme yüzeye sürülerek veya betonarme üstüne uygulanan sıvalar şeklindedir. Bu tür yalıtımlarda belli oranlarda elastikiyet olmasına rağmen, yalıtımın yapılmasından sonra çeşitli nedenlerle oluşacak olan betonarme çatlaklarından etkilenebilir ve su yalıtımında kesiklik oluşabilir. Bu nedenle, bu tür malzemeler yapım aşamasında bir ön tedbir olarak kullanılırlken, su yalıtımı için tüm yapı yüzeyini kaplayan ve betonarmede zaman içinde oluşabilecek olan çatlaklardan etkilenmeyen örtü tipi (membran) yalıtımlar tercih edilmelidir. Örtü tipi yalıtımlar tercih edilmesi halinde, yapının temel sistemi de önem kazanmaktadır. Bohçalama temel yalıtımlarında örtülerin tekil düşey hareketlerden etkilenmemesi için temel sisteminin birlikte hareket edebileceği sistemde çözülmesi gerekmektedir. Deprem sonrasında verilen demeçleri hatırlarsak birçok Profesör ve Doçent İnşaat Mühendisi 4 kat ve daha yüksek binalarda depreme dayanıklı temel tipi olarak radye-jeneral’i tavsiye etmişlerdi. Yapının daha gelir getirici olabilmesi için bodrum katları artırılarak, bu mekanların ofis, depo veya otopark olarak kullanılmaları, temelde bohçalama su yalıtımının yapılması ile mümkündür. Toprak üstünde kalacak olan duvarlarda yüzeye ısı yalıtım malzemeleri ile yapılacak olan bir mantolama veya giydirme cephe ile olay çözümlenmektedir. Çatıda ise ısı ve su yalıtımı yeterli olmaktadır. Su yalıtımında örtü tipi malzemelerin kullanılması gerekmektedir. Çatının teras çatı olarak planlanması ve çatı yüzeyinin bahçe şeklinde düzenlenmesi ise çevrecilik açısından ayrı bir önem taşımaktadır.

    Yukarda tanımlanan tüm ürünler yerli üreticiler tarafından üretilmekte, satılmakta ve uygulanmaktadır. Su ve ısı yalıtım malzemelerinin uygulamalı fiyatları yapı maliyetleri içinde ki payları %5-10 arasındadır. Yapı maliyetine ağır bir yük getirmedikleri gibi, sağlanan rantlar ve yapılan enerji tasarrufları ile kendilerini iki yıldan daha kısa bir sürede amorti edebilmektedirler. Dileğimiz insan sağlığına uygun yalıtımlı, çevreci yapıların artmasıdır.